Peygamberimiz ve Ehl-i Beyt Işığında Hilm ve Öfkeyi Yenme

Öfkeyi kabartan durumlar karşısında nefsi kontrol etmek anlamında kullanılan bu kavramların ifade ettikleri ruh hali, karakterlerin en şereflisi ve hasletlerin en üstünü sayılır. Ruhsal yüceliğin, ahlâkî üstünlüğün göstergesi, sevgi ve saygının sebebidir.
Yüce Allah (cc) Kitabının muhkem âyetlerinde hilm sahibi kimselerden ve öfkelerini yenenlerden övgüyle sözetmiştir:
“Cahiller kendilerine laf atarsa ‘selam’ derler” (Furkan, 63)
“İyilikle kötülük bir olmaz. Sen, kötülüğü en güzel olan şeyle sav. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost oluvermiştir” (Fussilet, 34-35)
“Öfkelerini yutkunurlar, insanları affederler.” (Al-i İmran, 134)
Aynı anlamı pekiştirici ifadeler ehl-i beyt imamları tarafından da dile getirilmiştir.
Sözgelimi İmam Bâkır(a) şöyle der: “Yüce Allah haya sahibi ve halim kimseyi sever.”
Emiru’l-Mu minin (a), bir adamın Kanber’e sövdüğünü. Kanber’in de ona aynı şekilde karşılık verme eğiliminde olduğunu görür. Bunun üzerine Emiru’l-Mü-minin (a) şöyle seslenir: “Yavaş ol, ey Kanber, seni söveni bırak, aldırış etme. Böyle yaparsan Rahman’ı razı eder, şeytanı da öfkelendirirsin. Dön yerine. Taneyi yarana ve canlıları yaratana andolsun ki, mu’min hilmde Rabbini öyle razı eder ki, başka hiç bir zaman bu kadar razı etmez. Sövmelere cevap vermediği zamanki gibi, başka hiç bir zaman şeytanı bu kadar kızdırmaz. Ve ahmağa verebileceği en güzel cevap da ona karşılık vermemesidir”
Bir keresinde de şöyle demiştir: “Hilm sahibinin, hilminden sağladığı ilk kazanç, cahile karşı insanların ona yardımcı olmasıdır.”
İmam Sadık (a) şöyle der: “İki adam çekiştikleri zaman, gökten iki melek iner. Bunlar cahil olana şöyle derler: “Şöyle şöyle söyledin, sövüp saydın. Sen dediklerine layık bir kimsesin. Söylediklerinin karşılısını alacaksın.” Hilm sahibi olana da şöyle derler: “Sen sabrettin, taşkınlık yapmadın eğer bu durumunu sonuna kadar sürdürürsen Allah seni bağışlayacaktır.” Eger hılm sahibi kimse, cahil olana karşılık verirse, melekler yukarı çekilirler.”
Bir başka yerde de şöyle der: “Hiçbir kul yoktur ki, öfkesini yutkunduğunda Yüce Allah dünya ve ahirette onun izzetini arttırmasın. Nitekim Yüce Allah: ‘Onlar öfkelerini yutkunurlar, insanları affederler. Ve Allah ihsan sahiplerini sever’ buyurmuştur. Buna göre Yüce Allah öfkesini yutkunanı bu şekilde ödüllendirir.”
İmam Musa b. Cafer (a) şöyle der: “Nimet düşmanlarına karşı sabret, çünkü sen, senden dolayı Allah’a isyan edenlere yetmezsin. Şu halde en iyisi bu hususta senin Allah’a itaat etmendir.”
İmam (a), bir gün çocuklarını toplar, onlara şöyle der: “Ey yavrularım, size bir vasiyette bulunacağım. Bu vasiyeti tutan kayba uğramaz. Biri gelir de sağ kulağınıza çirkin bir şey söylerse, sonra sol kulağınıza yanaşarak, özür dilese ve ‘bir şey demedim’ dese, özrünü kabul edin.”
Beyinsizler, hilmi, zayıflığın belirtisi ve basitliğin sebebi sayarlar. Fakat akıllılara göre hilm, onurluluğun bir özelliği, ahlâkî yüceliğin bir belirtisi, izzet ve mertliğin bir sebebidir.
İnsanoğlu, değer olarak büyüdükçe ahlâkî düzeyi de yücelir, nefsi yüksek bir mertebeye erişir, beyinsizlerin cehaletine ve taşkınlıklarına eş olmaktan kaçınır. Bu hususta hilmi bir zırh olarak kullanır, hoşgörüye sığınır. Bu da onun için bir büyüklük, bir övgü vesilesi olur. Şair der ki:
“Ahmak, bana cehaletiyle laf atar.
Kendisine cevap vermemi bekler.
Böylece beyinsizliği anar. Bense hilmimi arttırırım.
Tıpkı alevin odunun güzelliğini arttırması gibi.”
Rivayet edilir ki: Bir gün adamın biri bilge bir kişiye söver. O ise buna cevap vermez. Bilge kişiden neden cevap vermediği sorulur. Şunu verir: “Ben galibin mağluptan daha kötü olduğu bir savaşa girmem.”
Şairlerin, hilmi övmek maksadıyla söyledikleri sözlerin en görkemlisi, kuşku yok ki, İmam Rıza’nın (a) rivayet ettigi şu dizelerdir. Halife Me’mun, “hilm hakkında söylenen en güzel şiiri benim için oku,” dediğinde İmam şöyle der:
“Eger cehaletiyle sınandığım kişi benden aşağı ise,
Cehaletle karşılık vermeyi kendime yakıştıramam.
Eğer, akıl bakımından benim dengimse bu adam,
Hilmime sarılırım ki, benzerden daha üstün olayım.
Eğer fazilet ve değer bakımından ondan daha aşağı isem,
O’nun öncelik ve üstünlük hakkını tanırım.”
Bunun üzerine Me’mun ona şöyle der: “Ne güzel şiir bu! Kim söylemiş?” İmam der ki; “Gençlerimizden biri.”
Hiç kuşkusuz, Resulullah efendimiz (sas) ve onun ehl-i beytinin tertemiz imamları, hilmin, hoşgörünün ve toleransın ideal örnekleriydiler. Ciltler dolusu siyer ve menâkıp kitapları, bu ideal örnekliğin göz kamaştırıcı tablolarıyla doludur.